27 Şubat 2012 Pazartesi

KAVALA - 24 Şubat 2012

Haftasonu destinasyonu olarak Batı Trakya'yı belirledik. Adını hep duyduğumuz, coğrafi olarak da bize yakın olan ve 500 yıldan fazla bize ait kalmış toprakları görmek yeterli bir motivasyondu. Her ne kadar aylardan Şubat olsa da hafta sonu için hava sıcaklıkları oldukça olumluydu: 15-16 derece.

Daha önce Selanik'e otobüsle gitmiştim. Bu sefer Yunanistan'a arabayla gidiyoruz.

Cuma akşamı saat 5 de İstanbul'dan çıktık. Öncelikli hedef Edirne (Normal şartlarda Yunanistan'a giderken izlenen rota daha güneydendir ve Edirne merkeze uğramazsınız). Yaklaşık 2,5 saatte Edirne'ye geliyoruz. Plan Edirne'de geceyi geçirmek, burdaki bir dostumuzu görmek ve ertesi sabah Yunanistan'a geçmek. Edirne'nin en meşhur damak tadlarından Edirne ciğeri yiyorum burada. Tavsiye ederim, Edirne'ye giderseniz mutlaka deneyin. Ardından Edirne'nin incisi Selimiye'ye gidiyoruz. Akşamı Meriç kenarında sıcak bir şeyler içirek tamamlıyoruz.

Ertesi sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra yola koyuluyoruz. Edirne merkez İpsala arası yaklaşık 130 km. Edirne merkez'den de Yunanistan'a sınır kapısı var. Fakat her halükarda ister Türkiye ister Yunanistan'dan olsun, güneye inmeniz gerekecek. Biz İpsala'dan gitmeyi tercih ediyoruz.

İpsala sınır kapısından Yunanistan'a geçmeden önce arabanın yurtdışı çıkış işlemlerinin yapılması gerekiyor. Türk plakasıyla Yunanistan'a geçiyorsanız istenen bazı belgeler var. Sınırda para vererek bunları hemen hallediyorsunuz. Fakat biraz pahalıya patlıyor: 475 TL.

Ve Yunanistan'a geçtik artık. Bir süre sonra otobana giriyoruz. Hedef Kavala. Güneşli bir hava var. Zeytin ağaçlarını, makilikleri ve ara ara kendini gösteren Ege'yi izleyek Kavala'ya geliyoruz. Hemen Kavala'nın girişinde şehre hakim bir tepe var. Burada durup şehri seyrediyoruz.


Yunanistan idari olarak farklı bölgelere bölünmüş bir ülke. Kavala da Makendonya bölgesinde bulunuyor ve Selanik'in ardından bu bölgenin en büyük 2. şehri konumunda...

Şehir merkezinde 5 dk lık bir aramanın sonucunda otelimizi buluyoruz: Hotel Lucy. Deniz kenarında, manzarası oldukça güzel 5 yıldızlı bir otel.

Otelde biraz dinlenip duşumuzu alarak soluğu dışarda alıyoruz. Şimdi şehri keşfetme zamanı. Şubatın sonu olmasına rağmen hava sıcaklığı 16 derece. Keyifle dolaşmaya başlıyoruz deniz kenarında. Biraz sonra şehrin tepesine kurulmuş kale gözümüze çarpıyor.


Karnımız da acıkmaya başlamıştı ve Kavala'ya gelmişken balık yememek olmazdı. Hemen kalenin alt tarafına düşen sahil kenarındaki Panos Zafira'ya oturuyoruz. Öncelikle közlenmiş peynir domatesli acılı alıyoruz. Tadı damağımızda kalıyor.


Ardından balığımız geliyor. Tek kelimeyle müthiş. Buraya gelirseniz mevsime uygun balık yemeden dönmeyin. Fiyatlar da oldukça makul. 

Yemeğimizi yedikten sonra dolaşmaya devam ediyoruz. Hemen sahilin yukarısında kentin önemli eserlerinden biri yanındaki turunç ağaçlarıyla birlikte bizi selamlıyor.


Devam edecek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder